Ağız ve diş hastalıkları, tüm insan vücudunu etkileyebilen diğer birçok hastalıkla doğrudan ilişkili olduğu için ağız ve diş sağlığının korunması genel sağlığımız ve yaşam konforumuz açısından önemlidir. Bununla birlikte gülümserken, konuşurken, mimik yaparken ağzımızı ve dişlerimizi aktif bir iletişim aracı olarak kullandığımız için ağız ve diş sağlığımız özgüvenimiz ve sosyal ilişkilerimiz açısından da büyük önem taşımaktadır. Ağız ve diş sağlığımızın korunması ve iyileştirilmesi sağlık profesyonellerinin ekip çalışması ile gerçekleşir. Bu ekipte diş hekimleri, ağız ve diş sağlığı teknikerleri, diş protez teknikerleri, diğer alanlardan uzmanlar, fizyoterapistler ve gerekirse hemşireler yer alabilir. Ağız ve diş sağlığı için endodonti, periodontoloji, pedodonti, ağız ve çene cerrahisi, implantoloji, protez ve ortodonti gibi farklı uzmanlık alanları da bulunmaktadır.
Oral İmplantoloji
Oral implantlar tek bir implant veya birden fazla dental implant içeren bir dental aparey içerebilir. Bu implantların yapımında ve uygulanmasında diş hekimleri ve protez uzmanları birlikte çalışır. Kapsamlı bir röntgen, bilgisayarlı tomografi, ölçümler, muayeneler ve planlamadan sonra cerrah hangi tip ortezin uygulanacağına karar verir. İmplant çeşitleri şu şekilde sıralanabilir:
• Endosteal implantlar
• Subperiosteal implantlar
• Transosteal implantlar
• Endodontik implantlar
Endosteal implantlar: Bu tür implantlar çene kemiğine yerleştirilir. Endosteal implant, hastanın durumuna bağlı olarak tek bir protez diş veya birden fazla protez diş içerebilir. En çok kullanılan implant türlerinden biridir.
Subperiosteal implantlar: Bu tip implantlar kemiğin en dış tabakası olan periostun altına yerleştirilir. Çıkıntılı mandalları olan çerçeve benzeri bir yapıya sahip olan bu implantlar protezlerin yerleştirilmesi için uygundur. Protez üzerindeki kuvveti tüm kemiğe yayma özelliğine sahip implant tipidir.
Transosteal implantlar: Bu tip implantlar çene kemiğinin içinden yerleştirilir. Çene kemiği boyunca yerleştirilebilen ve üzerine protez dişlerin yerleştirilebileceği tabanı oluşturan implant tipleridir. Çoğunlukla kemik uzunluğunun diğer implant seçenekleri için yeterli olmadığı durumlarda kullanılırlar.
Endodontik implantlar: Endodontik stabilizatörler olarak da bilinen bu tip implantlar genellikle dengesiz, sallanan dişlere uygulanan implant tipidir. Bu implant türünde diş, diş köküne yerleştirilen bir vida sistemi ile sabitlenir.
Çene kemiğinin implant yerleştirilemeyecek kadar ince veya zayıf olduğu durumlarda kemik grefti gibi uygulamalarla kemik tedaviye hazır hale getirilebilir.
İmplant pinleri ve çerçeveleri farklı türde malzemelerden üretilebilir. Bunlar titanyum, zirkonya, polimer ve kompozitler ve kobalt-krom-molibden gibi malzemelerdir.
İmplant cerrahisi aşamalı olarak yapılan ve hastanede yatmayı gerektirmeyen ayakta tedavi ile tamamlanan bir cerrahidir. Tüm süreç aylar sürebilir ancak bunun büyük bir kısmını iyileşme süreci oluşturur. İyileşme süreci kullanılan implanta ve hastalığın durumuna göre değişiklik gösterebilir. İmplant yerleştirilmeden önce cerrah, varsa sorunlu dişi çıkarır ve implantın yerleştirileceği kemik dokusuna bir istekte bulunur. İmplant kemiğe yerleştirildikten sonra kemiğin implantı kaplaması ve protez için sağlam bir taban oluşturması için bir süre iyileşme beklenir. Bu süreçte eksik dişiniz olduğu için estetik amaçlı geçici bir diş protezi kullanılabilir. Bu işlemden sonra implant ile protez diş arasında köprü görevi gören abutment adı verilen bir parça implant üzerine yerleştirilir. Bu aşamadan sonra hasta ve diş hekimi diş protezinin sabit mi yoksa hareketli mi olacağına birlikte karar verebilirler. Dental implantlar genellikle sorunsuz bir iyileşme süreci gösterir. Ancak sigara kullanımı, ağız hijyenine dikkat edilmemesi, implantı zedeleyici hareketler gibi iyileşme sürecini bozabilecek durumlarda implant çıkarılabilir ve yaklaşık üç ay sonra tedavi tekrarlanabilir.
Ağız Diş ve Çene Cerrahisi
Oral ve maksillofasiyal cerrahi; ağız, çene, yüz ve boynu etkileyen hastalıkların tanı ve tedavisine odaklanan diş hekimliği alanıdır.
Hem tıp hem de diş hekimliğinde eş yeterlilik gerektirmesi ve genellikle tıp ve diş hekimliği arasındaki köprü olarak görülmesi bakımından benzersizdir.
Bu alan, baş ve boyun kanserleri, tükürük bezi hastalıkları, yüz orantısızlığı, yüz kırıkları, yüz travması, yüz ağrısının düzeltilmesi ve yarık dudak ve damak gibi konjenital anormallikler gibi her iki kökene ait uzmanlık durumlarının tedavisine odaklanmaktadır. Ayrıca çene eklemi bozuklukları, gömülü diş çekimi, çene kistleri ve tümörleri, ağzın diş implantları ve protezler için hazırlanması, diş implantlarının yerleştirilmesi ve ağız ülseri enfeksiyonları gibi ağız mukozasını etkileyen çok sayıda sorunla da ilgilenir.
Hastaların ağız ve çene cerrahisi alanında bir operasyona ihtiyacı olup olmadığına ağız ve çene cerrahları karar verir. Cerrahi işlem öncesi hastanın tüm semptomları, tıbbi geçmişi, mevcut ilaçları vb. sorgulanır. Ağız ve çene gölgesindeki yapıların detaylı görüntülerini almak için diş röntgenleri veya 3D taramalar gibi incelemeler yapılır. Ağız ve çene cerrahisi, soruna ve prosedüre bağlı olarak büyük farklılıklar gösterir. Bazı ameliyatlar ayakta tedavi ortamında gerçekleştirilebilir ve hasta aynı gün evine gönderilebilir. Bazı tedavi planları, istenen sonuçları elde etmek için birden fazla ameliyatı içerebilir.
Ağız ve çene cerrahları hastanın anesteziye ihtiyacı olup olmadığına ve en uygun anestezi türüne karar verebilir.
Cerrahi prosedürün son kısmında, cerrah herhangi bir cerrahi yarayı kapatmak için dikiş kullanabilir. Ayrıca dişleri veya yarayı korumak ve kan ve iltihaplı sıvıları emmek için ağza bir tampon yerleştirebilir.
Ağız ve çene cerrahisinden kısa bir süre sonra hastalar bazı yan etkiler yaşayabilir. Bu yan etkiler arasında kanama, morarma, çene ve dişlerin sınırlı kullanımı, ödem (şişlik) vb. sayılabilir. Bunların çoğu beklenen normal süreçlerdir ve genellikle doktor kontrolünde kalıcı bir hasar olmadan atlatılabilir.
Ağız ve çene cerrahisi sonrası iyileşme, yapılan işlemin türüne bağlı olarak birkaç gün boyunca hissedilebilecek hafif rahatsızlık ve hassasiyet içerir. Buna ek olarak, hastalara iyileşme döneminde belirli yiyeceklerden ve hareketlerden kaçınmaları önerilebilir.
Günler veya haftalar boyunca belirli yiyeceklerden ve aktivitelerden kaçınmanız gerekebilir. Sağlık uzmanınız size özel talimatlar verecektir.
Endodonti
Endodonti, diş pulpası (dişin içini dolduran yapı), diş kökü ve çevre dokuların hastalıklarının teşhisi, tedavisi ve önlenmesiyle ilgilenen bir diş hekimliği dalıdır. Pulpitis tedavisi için gerekli endodontik tedavi, dişin iç dokularının durumuna bağlı olarak planlanır. Diş lifleri hala canlıysa, pulpa dokusunun iltihabı geri döndürülebilir ve tedavi edilebilir. İyileşemeyen ve kendini onaramayan hastalıklı bir pulpa dokusu nekrotik (ölü) doku olarak kabul edilir ve bu geri dönüşü olmayan bir durumdur. Bu tür durumların teşhis ve tedavisi, etkilenen dişin ve çevre dokuların endodontik teşhis testleri ile belirlenir. Çoğu durumda dişiniz endodontik tedavi ile kurtarılabilir. Kanal tedavisi endodontide en sık uygulanan tedavidir.
Kanal tedavisi, diş merkezindeki iltihaplanmayı tedavi etmek için kullanılan bir prosedürdür. Kanal tedavisi ağrılı değildir ve tedavi edilmediği takdirde çekilmesi gerekecek bir dişi kurtarabilir. Dişin merkezindeki bu iltihaplanmaya bakteriler neden olur. Bu durum; diş çürükleri, sızdıran dolgular ve travma nedeniyle hasar görmüş dişlerde ortaya çıkabilir. Sıcak ya da soğuk yemek yerken ya da su içerken ağrı, ısırma ve çiğneme sırasında ağrı ve gevşek bir diş gibi durumlar kanal tedavisi gerektirebilecek durumlardır. İltihap ilerledikçe bu belirtiler azalabilir ve hasta ağrı hissetmeyebilir. Ancak bu belirtiler iltihabın kök kanalına yayıldığının bir göstergesidir. Bu nedenle, diş ağrısı gibi belirtiler geliştiğinde, dişinizin kurtarılabilmesi ve daha kolay tedavi edilebilmesi için derhal bir diş hekimine başvurmanız önemlidir. Kök kanalındaki iltihabın iyileşmesi için kanaldaki bakterilerin uzaklaştırılması gerekir. Bu çıkarma işlemi ya dişin çekilmesi ya da kanal tedavisi ile gerçekleştirilebilir. En fazla miktarda doğal dişin korunması önemli olduğundan, uygun olduğunda kanal tedavisi önerilir. Kanal tedavisi için genellikle lokal anestezi yeterlidir. Bu sayede tedavi ağrısız bir şekilde uygulanır. Kanal içindeki bakteriler temizlendikten sonra diş dolgu işlemi ile kapatılır. Tedavi sonrasında dişin etrafındaki iltihaplı doku da kendiliğinden iyileşir. Kanal tedavisi hemen hemen tüm hastalarda başarılı olmakta ve tedavi edilen diş yıllarca sorunsuz bir şekilde kullanılabilmektedir.
Başka sorularınız varsa ekibimiz tedavi seçeneklerinizi araştırmaktan mutluluk duyacaktır.
Ücretsiz danışmanlık talebinde bulunmak için aşağıya tıklayın